23 Aralık 2009 Çarşamba

Bir markanın not defterinden-8 (marka yönetimi üzerine notlar)

Diyorum ki Ferrari bir markadır.

(dış ses: evet, evet!)

Diyorsun ki Schumaher de bir markadır.

(dış ses: evet, evet!)

Diyor ki, “Schumacher bir star ama tek başına bizi yaşatamaz. Yani burada büyük bir ekip var. Yönetenler var, mühendisler, tamirciler var”.

Kim diyor onu: Jean Todt.

Kimdir Jean Todt?

Ferrari’nin direktörü, tanıyor musunuz onu?

(dış ses: duyulmaz)

Ya da şöyle soralım: Markanızı gerçekten kim yönetiyor?

21 Aralık 2009 Pazartesi

Bir markanın not defterinden-7 (marka yönetimi üzerine notlar)

Erken saatlerden bu yana kapısında uzun kuyruklar vardı.

İnsanlar bağrış çığrış, itiş kakış idiler.

Sonra birileri kapıları açtı.

Kalabalık sel gibi içeri aktı.

Saatler geçti, ellerinde parlak paketler, usul usul, teker teker dışarı çıktılar.

Ertesi gün yine aynı yerden geçtim.

Aynı filmi tekrar seyrettim.

Sonraki gün yine aynı, sonraki gün yine aynı.

Sordum “burası neresi?”

Dediler “markalar mezarlığı”.

15 Aralık 2009 Salı

Bir markanın not defterinden-6 (marka yönetimi üzerine notlar)

Keşke o kadar kolay olsaydı!

Küresel bir firmanın pazarlama müdürünü işe almakla işler yoluna girseydi.

Reklam ajansını bir çırpıda değiştirmekle herşey düzelseydi.

Rakiplerin yaptıklarını vakit geçirmeden kopyalamakla tüm işler bitseydi.

Her ürün gamına bir marka adı, her markanın sonuna İtalyanca ekleri koymakla marka olabilseydik.

Bir logo, iki slogan, üç karakterle işi hepten bitirseydik.

Esprili senaryolarla desteklenmiş şatafatlı organizasyonlarla kendimizi tanıtabilseydik.

Kalabalık fuarlarda, büyük posterler altında uzun bacaklı güzel kızlarla akıllarda kalabilseydik.

“Marka” oralarda bir yerlerde yatıyor, keşke buzdağının altını görmek o kadar kolay olsaydı!

Strateji neyin?

13 Aralık 2009 Pazar

Bir markanın not defterinden-5 (marka yönetimi üzerine notlar)

Dediler ki “güneyde savaş başlamak üzere!”.

İki uçak gemisi gelmiş, çevredeki üslerde hareketlenme başlamış, asker sevkiyatı sürüyormuş.

Borsa çakılmış, altın fırlamış, hayat felç olmak üzere.

Panik gırla.

Dedim ki “bizim burada savaş tüm şiddetiyle devam ediyor”.

Eczanelerde Alman markaları, modaevlerinde İtalyan markaları, parfümeride Fransız markaları, otogalerilerinde Japon markaları, gıdada Hollanda markaları savaşıyorlar.

Sessiz sedasız.

10 Aralık 2009 Perşembe

Bir markanın not defterinden-4 (marka yönetimi üzerine notlar)

Çarık satıyor adam çarık…

Deli gibi de para kazanıyor.

Bildiğiniz çarık, belki babalarımız bile giymezdi, o kadar maziye ait bir eşya.

Çarıktan para kazanılır mı? Ya da çarıktan nasıl para kazanılır? Yoksa çarık deyip geçmemek mi gerek? (Şimdi soru sorma zamanı)

Kendisini bugün anca müzelerde görürsünüz.

Bir yer daha var göreceğiniz, üstelik görmek için üstüne seve seve para vereceğiniz.

Harry Potter’da, Truva’da, Yüzüklerin Efendisi’nde…(Şimdi şaşırma zamanı)

Siz farkeder misiniz bilmem ama Holywood farketmiş.

Kahramanmaraş’lı ustaların ürünleri, sessiz sedasız markalar diyarında dolaşıyorlar.

Markalaşmış filmler, markalaşmış kitaplar, markalaşmış yazarlar, markalaşmış oyuncaklar, markalaşmış artistler vs..

Öykü güzel ama bir eksik mi ne var? (Şimdi hayıflanma zamanı)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Bir markanın not defterinden-3 (marka yönetimi üzerine notlar)

Geçen yıl yandaki boş araziye birileri bakmaya geldiydi. Dedik “olmaz!”.

Bu iş öyle kolay değil, biz bir nesilden beri uğraşıyoruz bu topraklarda, hala tam anlamıyla başarmış değiliz.

Sen gel, araziye bak, binayı kur, içine insanları yerleştir, mutlu mesut yaşasınlar. Dedik “olmaz!”.

Dedik ama yaptılar, allem ettiler kallem ettiler yaptılar.

Başardılar. Kurdukları yapı bugün cıvıl cıvıl yaşıyor.

Dün karşılaştım kendisiyle, dayanamadım sordum “nasıl yaptın?”

Dedi “ben Internet markasıyım, hızlı doğarım ve hızlı büyürüm”.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Bir markanın not defterinden-2 (marka yönetimi üzerine notlar)

Severim kendisini, (benden iyi olmasın) iyi markadır.

Ne zaman o şehire gitsem mutlaka kendisine uğrarım.

Zaten başka şansım da yok, kendisini başka yerde göremem.

Çünkü o “başka şubemiz yoktur!” diyenlerdendir.

Kapısının girişinde koca harflerle okursunuz, “başka şubemiz yoktur!”.

Peki ama, başka şubesi olmayan bir marka olur mu?

Ya da markaların başka şubeleri olmak zorunda mı?

Fat Duck bir marka mıdır, Mc Donalds bir marka mıdır?

Yoksa marka sizin kafanızın içinde bir yerlerde midir?

Bir markanın not defterinden-1 (marka yönetimi üzerine notlar)

Geçen gün gazetelerde benden bahsediyorlardı.

Bunca yıl başarıyla sürdürülen bir hayat, kuşaklar boyunca devam eden bir isim, yaşanılan nice deneyimler…

Sen tüm bu badireleri bir bir atlat, şimdi gel gazetelerde “eski sahipleri neden zor duruma düşmüş?”, “yeni sahipleri kimler olacak?” vb. başlıklarda yeni geleceğini ara.

Gelecek korkusu bir yana, burada bir terslik var.

Benim sahibim kimdir, markanın sahibi kimdir?

Eski sahiplerim …zadeler mi, yeni sahiplerim …. giller mi?

Yoksa müşterilerim mi?

Hangisi beni terkederse daha çok canım yanar?

31 Mayıs 2009 Pazar

Taklitlerimizden sakınınız ya da başka şubemiz yoktur!

Bundan birkaç ay önce, uzun zamandan beri duyurusunu yapmakta olduğum “Onlar krizi nasıl yaşadılar?” başlıklı eğitimimi, aynı başlıkla ve başka bir eğitimcinin verdiğini, bir okuyucumun mesajı üzerine farkettim. Uyarım üzerine eğitim başlığını değiştirdiler.

Geçen hafta bu sefer “Onlar pazarlamayı nasıl yaşadılar?” başlıklı eğitimimi, yine aynı başlıkla ve iki farklı eğitim kuruluşunda gördüğüm zaman, karşı karşıya olduğum durumu daha iyi anlamaya başladım. Bunu yine bana ait olan "İnsan Kaynakların Performans Yönetiminde Başarının Kuralları" adlı eğitim başlığı takip etti. Yeni kopyalamaları merakla bekliyorum.

Rekabet üzerine ahkâm keserken, kopyalanarak rekabete uğramak çok şaşırtıcı olmasa gerek. Sadece etiksizliğin bu kadar hızlı yaygınlaşması biraz şaşırtıyor.

Öte yandan eğitim başlıklarım için “bunlar herkesin kullanabileceği standart başlıklardır” denebilir ancak eğitimi açıklayan diğer satırlarda da benzerlik olunca niyet açıkça ortaya çıkıyor.

Yazdığınız bir kitabın başlığını, başka bir kitabın başlığı olarak görmek size nasıl hissettirir?

Peki ben neden “onlar nasıl yaşadılar-başardılar?” diye başlıklar atıyorum, bunu da kısaca açıklamakta fayda var.

Bu eğitimlerim, alışılageldiği üzere aralarda iki espriyle süslenmiş, herkesçe tanınan firmalardan bir öyküyle desteklenmiş, kuru ve didaktik bilgileri içermiyor.

Eğitimlerimde, uzun yıllardan beri süren geniş bir arşiv araştırmasına dayanan, yüzlerce gerçek işletme vakıasından seçtiklerimi anlatıyorum. Çoğu zaman yorum bile yapmama gerek kalmıyor. Bu yüzden “onlar nasıl yaşadılar-başardılar?” diye başlıyorum.

Velhasıl doğru olduğuna inandığım şeyler yapmaya çalışıyorum, ancak lütfen siz de taklitlerimizden sakınınız, ayrıca henüz başka şubemiz de yoktur.

28 Ocak 2009 Çarşamba

Krizde "ertesi gün" stratejisi

İş dünyasında herkesin gittiği yol, doğru yol değildir.


En azından artık kârlı bir yol değildir.


Fark yaratmak, kulvar değiştirmek, sıradışı olmak... gibi kavramlar yarışa girmeden kazanmayı ifade eder. Yarış başladığında her şey için çok geçtir.


O halde kriz döneminde ne yapılmalı, nasıl yapılmalı?


Verimlilik, pazarlama, inovasyon vb. stratejileri üç aşağı beş yukarı herkes biliyor, herkes bunlar hakkında sürekli kafa patlatıyor.


Herkes kriz dönemini nasıl atlatacağını düşünürken, bazıları da kriz sonrası için plan yapıyorlar. İşte bunlar farklı yoldan gidenlerdir.


Biraz daha cesaret etsek, kriz sonrası için planları çoktan hazır olanların, bu krizi özellikle çıkaran unsurlar olduklarını da iddia edebiliriz.


Kısacası kriz sonrasını bir an önce düşünmekte fayda var: yükselen trendler, yarıda kalmış oluşumlar, yeni senaryolar, bakir pazarlar... Bunların hepsi daha az rakiple, daha güçlü bir taleple kaldıkları yerden devam edecekler.


Kriz sonrasını iyi değerlendirmek için 2006'dan bu yana periyodik olarak yayınladığımız "İş dünyasını neler bekliyor?" adlı dosyamızın son sayısına http://www.danismend.com/ dan ulaşabilirsiniz.





12 Ocak 2009 Pazartesi

Kriz döneminde dezenformasyon ve yeni bakış açısı geliştirmek

Geniş kapsamlı küresel bir kriz başladığında işletmelerin yaptıkları ilk işin, yaşanılan krizin türünü, derinliğini, menzilini ve etki süresini doğru tesbit etmeye çalışmak olduğunu görüyoruz.

Bu bir yerde doğru (ve gecikmiş) bir tutum olmakla beraber bu dönemde kullanılan bilgi kaynaklarının yetersizliği nedeniyle oluşan bilgi kirliliği, spekülasyonlar vb. yüzünden çoğunlukla verimsiz sonuçlar vermektedir.

Çünkü kriz dönemi, dezenformasyonun yoğunlaştığı bir dönemdir.

Dolayısı ile piyasa izleme mekanizmanızı, kendi ürün ve sektör kapsamınızdan çıkarıp daha geniş bir kapsama yaymanızda fayda var.

Farklı sektörleri ve farklı sorunları, çeşitli kaynakları kullanarak ve sürekli olarak incelemelisiniz.

İşletmenizin bayi ilişkileri yönetimi (PRM), müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) kapsamında duyargalarını oluşturarak – geliştirerek, mevcut satış sistemlerinizi izleme ve erken uyarı sistemlerine dönüştürmelisiniz.

Demografide belli belirsiz değişiklikler, müşteri alışkanlıkları ve tercihlerindeki yeniden yapılanmaların ciddi habercileri olabilir.

Benzer bir deneyim, işletmelerin "satış odaklı" bakış açısından "pazarlama odaklı" bakış açısına geçişleri sırasında da yaşanıyor. Küresel (yapısal) krizlerin yönetimi, yeni bir bakış açısı geliştirmekle yakından ilişkili gibi görünüyor.

6 Ocak 2009 Salı

Kriz yönetimi için beyin fırtınası

Yakın geçmişte yaşadığımız pirinç krizi ile bugün yaşadığımız kriz arasında nasıl bir benzerlik vardır?

İngiltere’de metroya yapılan terorist saldırısından öğrenmemiz gereken kriz yönetimi bilgisi nedir?

Internet olanakları, bugün yaşadığımız krizi nasıl etkiliyor?

Yaşadığımız kuş gribi krizinin, enerji sektöründeki yatırımları etkileme ihtimali nedir?

Wall-Mart, krizi olumsuz yönde nasıl etkiledi ?

Perakende sektöründe kriz uğramayan müşteri kimdir?

Krizde stok tutmayayım derken nasıl batarsınız?

2001 krizinden bu yana müşterinin marka algısı nasıl değişti?

Bu krizden doğacak yeni iş adamlarının isimleri nelerdir?

Farklı krizlerin ürettiği "moral endeskleri" nelerdir?