Çocuğunuz ... pardon şirketiniz, büyüdükçe ele avuca sığmaz oluyor. Bir zamanlar elinizde büyüyen şirketinizi, artık gün geçtikçe tanıyamaz hale geliyorsunuz. Bir yanda artan iş hacmi, diğer yanda dokunmaya korktuğunuz ve almış başını giden karmakarışık süreçler.
Biraz daha dikkatlice bakarsanız bir çok yerde, hep aynı şeyi görürsünüz:
Saatler süren toplantılar, binbir güçlükle alınan ve ertesi gün değiştirilmek zorunda kalınan ya da zamanla unutulan kararlar, sorumlusu bulunamadığı için toplantı tutanaklarında sıradan bir not olarak kalmaya mahkum hatalar, başı sonu belli olmayan ve performansı ölçülemeyen süreçler, farkedilmeyen kalite maliyetleri, beklenmedik hurdalar, üretim hattında bitmek bilmeyen bekleme süreleri, hataları düzeltmek için sürekli olarak yapılan sayımlar, şirketin içinde farkettirmeden büyüyen öz evlat ve üvey evlat departmanlar, her bölümden farklı sonuçlarla gelen raporlar, bu farklı sonuçları teke indirmek için yapılan fazla mesailer, dinozorların dilinde sakız olmuş “bu işi en iyi ben bilirim!” nidaları, devredilmeyen yetkiler, aktarılmayan bilgiler, patrona hissettirilmemeye çalışılan koltuk ve ego savaşları, enerjisini işi doğru yapmak için değil dimdik bir organizasyon şemasının tepesine kan ter içerisinde çıkmaya çalışarak harcayanlar, üç beş anket sorusuyla ölçülmeye çalışılan personel ve müşteri memnuniyeti, öğle paydoslarında uzun uzun çalan ve bir türlü açılmayan müşteriden gelen telefonlar, şirketinizin kıyısında köşesinde kalmış ve işi götüren gizli kahramanlar, pamuk ipliğine bağlı başarılar...
En iyi bildiğiniz iş, asıl işiniz olan “üretmek” iken, şirketinizi yönetmeye ayırdığınız zamanı ve harcadığınız kaynakları bir düşünün.
Ne kadar çok değil mi?
1 yorum:
(şirketinizin kıyısında köşesinde kalmış ve işi götüren gizli kahramanlar, pamuk ipliğine bağlı başarılar...) Tebrikler, çalıştığım şirketi bu kadar uzaktan görebilmenize gerçekten şaşırdım... (ki Patron bu kadar yakınken şirketine) H. Y. Emre DULKAN (Çalıştığı Şirketinin Joker Elemanı.)
Yorum Gönder